
Hoşgeldin der sana kocaman bir gülücük gönderirim her kimsen:)
Gülmek güzeldir,okurken yargılama sorgulama sadece anla ve gülümse;)Dengeyi bulmanı dilerim hayatın her alanında...Saygılarla...
30 Kasım 2011 Çarşamba

Beyaz Atlı Prense...
Ne zaman otursam gecenin başına, ne zaman bir gitar sesi duysam bırakıyorum kendimi boş kâğıtların sessizliğine. İşte yine öyle bir gecede;
Odam ıssız, kitaplarım fısıldaşıyor, posterlerimdeki simalar gözlerini dikmiş bana bakıyor.
Ve uykumu bekliyor kelimeler...
Yastığımın altında en sevdiğim şiir!
Ama ben yazmak istiyorum sana bu gece bırakalım da beklesinler sessizce.
Anlat bana kendini desem anlatır mısın?
Saklı kapılarını benim için açar mısın?
Peki, güvenebilir miyim sana?
Doğruyu söylediğine inanabilir miyim?
Seni tanımaya başladığımdan beri hep düşünüyorum…
Peki, sen gerçekten tanıyor musun kendini?
Kimsin sen?
Ben seni merak ediyorum. Öğrenmek istiyorum.
Herkesin kalbinde zaaflarla döşenmiş, yankı vermeyen çığlıkların susmadığı, karanlık gölgelerin kapladığı bir gizli odası vardır. Senin kalbin ağır… Ben o yasak bölgeye girmek istiyorum. Yani gerçekten seni tanımak istiyorum. Kimsin sen?
Sözlerin anlamlı. Vurunca vuran, gülünce gülensin. Sesin, ellerin, duyduğum en güzel melodileri çalabilecek olan parmakların ve yüzün; yüzde yüz sensin…
Bazen imrendiğim, kızdığım, kıskandığım bazen de çok sevdiğim yanların var.
Seni yazmaya farklı heyecanlarla... Bir beklentisi veya bir amacı olmadan sadece içimden geldiği için… Gerçi neden yazdığımı bende bilmiyorum, kolay değil bir erkek yazmaya başlamam. Seninle çok uzun vakit geçiremedik belki seni tanımıyorum ama bu kadar şey yazabildiğime göre farklı bir şey hissediyorum. Bugüne kadar farklıydı yaşadığımız şeyler, farklı şeyler paylaştık farklı yorumlar getirdik hayatlarımıza... Seni yazmaya bu yüzden başladım aslında… Seni kısa bir sürede fazlaca sahiplendim. Gün içinde yaptıkların, hissettiklerin, yaşadığın her şey merak konum oldu.
Benim bir hayatım var. Çok melek gördüm kanatsızdı, çok şeytan gördüm tam teçhizattı… Bir kişiliğim var kimine göre deli, kimine göre çocuk, kimine göre olgunum… Kendi acılarım, mutluluklarım ve bir geçmişim var. İçimdekileri tam olarak kimseye göstermedim, görmeyi hak edende görmemiştim ama seni tanıdıkça söylediklerimi anlayabilecek birilerinin var olduğunu görüyorum şu hayatta, tüm o kargaşanın içinden çekilip alınmış, tüm ambargolara rağmen doğruları söyleyen bir kalp…
Gözlerime pek bakmıyorsun ama ben gözlerinde çok şey görüyorum. Gözlerinde usul bir şefkat, gözlerinde tatlı bir inat, gözlerinde yıkık bir enkaz ve gözlerinde o enkazın altında kalan gerçek bir aşk görüyorum…
Nazım Hikmet Piraye’ ye yazıyor bende sana;
Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,
durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin:
sırrını her gün bir parça veren
fakat hiç bir zaman
büsbütün teslim olmayacak olan...
durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin:
sırrını her gün bir parça veren
fakat hiç bir zaman
büsbütün teslim olmayacak olan...
Hayat seninle uğraşmayı seviyor sende her zaman onunla inatlaşıyorsun. Beni her zaman şaşırtacaksın ve her zaman yeni bir yönünü öğreneceğim gibi geliyor. Bu da beni heyecanlandırıyor.
Bir anın sadece bir anın bütün hayatını kaplayabilecek kadar derin olabileceğini söylesem bana katılıp o anı yaşatabileceğini düşündüğüm nadir insanlardansın.
Zamanla yerleşir yaşadıklarımız, en derinini yaşamasak ta her şeyi yaşıyoruzdur işte. Fakat mutluluk farklıdır mutlaka uğramıştır ama çok uzun süre kalmamıştır yanımızda! Bizi en çok seven umuttur. O olduğunda hayata farklı bakarız. Umudumuz bizim ruhumuzu besler. Sen varken konuşmak, umut etmek, hayal kurmak hoşuma gidiyor.
Bazen savaşın ortasında kalmış; ne yapacağını bilemeyen bir çocuğun gözyaşları bazen en sevdiğim şarkının notaları, bazen kalbimin en kırık parçası, bazen elveda dediğim dostumun sarılışı, bazen de babamın gözlerindeki güven gibisin. Bu da seni çok farklı kılıyor. .BİN MANALI BİR MUAMMA; HAYAT, SEN, BEN…
Nazım Hikmet Piraye ye yazıyor bende sana;
O, yalnız ağaran tanyerini görüyor
ben, geceyi de
Sen, yalnız geceyi görüyorsun,
ben ağaran tanyerini de.
ben, geceyi de
Sen, yalnız geceyi görüyorsun,
ben ağaran tanyerini de.
Seninle konuşmak, sana dokunmak, seninle olmak… Bunlar benim için çok güzel… Ben inandım senin gözlerine, samimiyetine…
Vazgeçişlerle dolu hayatlarımıza inat, vazgeçilemeyecek paylaşımlarımız için geldim…
Şimdi biliyorum ki güvenebileceğim, beni anlayabilecek ve o istedikten sonra her an yanında olabileceğim biri var…
Nazım Hikmet Piraye’ye yazıyor bende sana;
Hoş geldin.
Yerin hazır.
Hoş geldin.
Dinleyip diyecek çok.
Fakat uzun söze vaktimiz yok.
YÜRÜYELİM...
Yerin hazır.
Hoş geldin.
Dinleyip diyecek çok.
Fakat uzun söze vaktimiz yok.
YÜRÜYELİM...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)