Hoşgeldin der sana kocaman bir gülücük gönderirim her kimsen:)
Gülmek güzeldir,okurken yargılama sorgulama sadece anla ve gülümse;)Dengeyi bulmanı dilerim hayatın her alanında...Saygılarla...

30 Kasım 2011 Çarşamba


Bir yolculuk hayal ediyorum masallardaki gibi olsun...don kişot olup yel değirmenleriyle savaşalım...ben külkedisi olayım  sende bana  aşık olan camdan ayakkabı giydiren prens ol...shakespeare olalım beraber imkansız aşklar yaratalım,sözcüklerle oynayalım akılları karıştıralım ama bir o kadar da sade olalım...nazım hikmet'in hayallerinde dolaşalım onun bize öğrettiği özgürlüğün tadını çıkaralım sonuna kadar.Öyle yükseklere uçalım ki bulutların üstünde dolaşalım.Kuşlarda bize eşlik etsin.Ben sana bir şarkı söyliyeyim o an dünyadaki bütün sesler sussun.Sadece bizi dinlesin ağaçlar.Uyumumuza hayran kalsın güneşle ay...Öyle bir dünya olsun ki bizim ki Jules Verne hayran kalsın yaratıcılığımıza,neden bu dünyayı hayal edip daha önce yazamadı diye.Yunuslar eşliğinde gezelim okyanusları seninle.Ağaçlar konuşsun bizimle...Rüzgarlar bizim için eserken uçan halımızla gezelim dünyayı...Aladdin bizim için okşasın 3 kere sihirli lambasını ve bize 3 dilek hakkını versin.Bana sorsun sadece Aşk Aşk Aşk diyeyim.Sonra sonsuzluğun ülkesinde o uzak diyarlarda büyük sarayımızda sonsuza kadar mutlu yaşayalım.Öyle bir sabır gösterelim ki aşkı öyle bir yüceltelim ki Mevlana hayran kalsın.Yıldız olalım parlayalım gecelerce,yol gösterelim sevdiklerimize ışık olalım.Çocuk olalım yeniden ama saklambaç oynamayalım korkarım seni bulamam diye.Bir tane elma şekerimiz olsun beraber yiyelim,paylaşmayı öğretelim diğer çocuklara...Tek bir saksının içinde yetişen iki orkide olalım öyle bir bağlasınki köklerimiz çiçeklerimiz döküldüğünde bile bizi ayıramasın toprak...Öyle sonsuz olalım ki öyle güçlü olalım ki kötü büyücü bile bizi ayıramasın,aşkımızın saflığı ve büyüklüğünün karşısında güçleri etkisiz kalsın.Büyük hayallerin ve hiç bir zaman bizi terk etmemesini dilediğim aşkımın gücü bunları gerçekleştirebilir biliyorum.Mucizelere inanmıyorum diyenler utansın,aşkın gücünü herkes görsün ve bu masalın sonunda gökten yalnız üç elma değil sonsuz elmalar düşsün biri sana biri bana diğerleride aşka inanan herkese gitsin...

Beyaz Atlı Prense...


Ne zaman otursam gecenin başına, ne zaman bir gitar sesi duysam bırakıyorum kendimi boş kâğıtların sessizliğine. İşte yine öyle bir gecede;
Odam ıssız, kitaplarım fısıldaşıyor, posterlerimdeki simalar gözlerini dikmiş bana bakıyor.
Ve uykumu bekliyor kelimeler...
Yastığımın altında en sevdiğim şiir!
Ama ben yazmak istiyorum sana bu gece bırakalım da beklesinler sessizce.
Anlat bana kendini desem anlatır mısın?
Saklı kapılarını benim için açar mısın?
Peki, güvenebilir miyim sana?
Doğruyu söylediğine inanabilir miyim?
Seni tanımaya başladığımdan beri hep düşünüyorum…
Peki, sen gerçekten tanıyor musun kendini?
Kimsin sen?
Ben seni merak ediyorum. Öğrenmek istiyorum.
Herkesin kalbinde zaaflarla döşenmiş, yankı vermeyen çığlıkların susmadığı, karanlık gölgelerin kapladığı bir gizli odası vardır. Senin kalbin ağır… Ben o yasak bölgeye girmek istiyorum. Yani gerçekten seni tanımak istiyorum. Kimsin sen?
Sözlerin anlamlı. Vurunca vuran, gülünce gülensin. Sesin, ellerin, duyduğum en güzel melodileri çalabilecek olan parmakların ve yüzün; yüzde yüz sensin…
Bazen imrendiğim, kızdığım, kıskandığım bazen de çok sevdiğim yanların var.
Seni yazmaya farklı heyecanlarla... Bir beklentisi veya bir amacı olmadan sadece içimden geldiği için… Gerçi neden yazdığımı bende bilmiyorum, kolay değil bir erkek yazmaya başlamam. Seninle çok uzun vakit geçiremedik belki seni tanımıyorum ama bu kadar şey yazabildiğime göre farklı bir şey hissediyorum. Bugüne kadar farklıydı yaşadığımız şeyler, farklı şeyler paylaştık farklı yorumlar getirdik hayatlarımıza... Seni yazmaya bu yüzden başladım aslında… Seni kısa bir sürede fazlaca sahiplendim. Gün içinde yaptıkların, hissettiklerin, yaşadığın her şey merak konum oldu.
Benim bir hayatım var. Çok melek gördüm kanatsızdı, çok şeytan gördüm tam teçhizattı… Bir kişiliğim var kimine göre deli, kimine göre çocuk, kimine göre olgunum… Kendi acılarım, mutluluklarım ve bir geçmişim var. İçimdekileri tam olarak kimseye göstermedim, görmeyi hak edende görmemiştim ama seni tanıdıkça söylediklerimi anlayabilecek birilerinin var olduğunu görüyorum şu hayatta, tüm o kargaşanın içinden çekilip alınmış, tüm ambargolara rağmen doğruları söyleyen bir kalp…
Gözlerime pek bakmıyorsun ama ben gözlerinde çok şey görüyorum. Gözlerinde usul bir şefkat, gözlerinde tatlı bir inat, gözlerinde yıkık bir enkaz ve gözlerinde o enkazın altında kalan gerçek bir aşk görüyorum…
Nazım Hikmet Piraye’ ye yazıyor bende sana;
Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,
durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin:
sırrını her gün bir parça veren
fakat hiç bir zaman
büsbütün teslim olmayacak olan...
Hayat seninle uğraşmayı seviyor sende her zaman onunla inatlaşıyorsun. Beni her zaman şaşırtacaksın ve her zaman yeni bir yönünü öğreneceğim gibi geliyor. Bu da beni heyecanlandırıyor.
Bir anın sadece bir anın bütün hayatını kaplayabilecek kadar derin olabileceğini söylesem bana katılıp o anı yaşatabileceğini düşündüğüm nadir insanlardansın.
Zamanla yerleşir yaşadıklarımız, en derinini yaşamasak ta her şeyi yaşıyoruzdur işte. Fakat mutluluk farklıdır mutlaka uğramıştır ama çok uzun süre kalmamıştır yanımızda! Bizi en çok seven umuttur. O olduğunda hayata farklı bakarız. Umudumuz bizim ruhumuzu besler. Sen varken konuşmak, umut etmek, hayal kurmak hoşuma gidiyor.



Bazen savaşın ortasında kalmış; ne yapacağını bilemeyen bir çocuğun gözyaşları bazen en sevdiğim şarkının notaları, bazen kalbimin en kırık parçası, bazen elveda dediğim dostumun sarılışı, bazen de babamın gözlerindeki güven gibisin. Bu da seni çok farklı kılıyor. .BİN MANALI BİR MUAMMA; HAYAT, SEN, BEN…
Nazım Hikmet Piraye ye yazıyor bende sana;
O, yalnız ağaran tanyerini görüyor
ben, geceyi de
Sen, yalnız geceyi görüyorsun,
ben ağaran tanyerini de.

Seninle konuşmak, sana dokunmak, seninle olmak… Bunlar benim için çok güzel… Ben inandım senin gözlerine, samimiyetine…
Vazgeçişlerle dolu hayatlarımıza inat, vazgeçilemeyecek paylaşımlarımız için geldim…
Şimdi biliyorum ki güvenebileceğim, beni anlayabilecek ve o istedikten sonra her an yanında olabileceğim biri var…
Nazım Hikmet Piraye’ye yazıyor bende sana;
Hoş geldin.
Yerin hazır.
Hoş geldin.
Dinleyip diyecek çok.
Fakat uzun söze vaktimiz yok.
YÜRÜYELİM...