Ne kadar da uzun zaman olmuş yazmayalı...Özlemişim...
Yazmadığımdan beri pek bir şey değişmedi.Sadece bu aralar şarap içme isteğim geldi.Mumlar ışıldasın,tütsüler yansın fonda hafif bir müzik bir de dolunay olsun tadına doyum olmaz.Canım çok çekiyor ,hayırlısı...Zaman akıp gidiyor,hayat devam ediyor bir şekilde bizde rutinlerimizle ve bir de sevdiklerimizle birlikte yürüyoruz aynı yollarda.Rutin tabi bir de sevdiklerim!!! demişken aklıma Hande'mi alışlarım geldi.Başlarda evden çıkıp aceleyle gidip kapısının önüne gelince çaldırırdım.Bu tekrarlandıkça aşağıdaki bekleyişlerimin hiç bir zaman 20 dakikanın aşağısında olmadığını fark ettim.Bu sayıyı azaltmak amacıyla evden çıkmadan önce çaldırmaya başladım.Fakat hiç bir şeyin değişmediğini kavradım.Sonra bunu evden çıkmadan bir saat önce arayıp hazırlan diyerek devam ettirdim.Yine de minimum 15 dk beklediğimi gördüm.Şimdilerde yine bekliyorum,artık yanıma kitap almaya başladım.Ne biliyim insan sevdiği birini bekleyince pekte sorun olmuyor herhalde,hem benim için de iyi oluyor kitap okuyorum,makyaj yapıyorum,müzik dinliyorum falan...Verimli dakikalar oluyor ve sonra karşıdan gelen gül yüzlü dostumu görünce beklediğim dakikaların bir önemi kalmıyor.Her gün birbirimize hiç aksatmadan bugün ne kadar güzel olmuşsun,ne kadar şeker olmuşsun,kıyafetlerini beğendim gibi cümleler kurarak okula girmeden önce enerjimizi arttırıyoruz.(Gaza geliyoruz tabiri caizse:) Sonra okul,dersler derken akşam oluyor.

Bu aralar yine plan yapma dönemimdeyim.Yenilenmek şöyle bir sirkelenip kendime gelmek istiyorum.Artık bir şeyler yapmak lazım değil mi ama :)
Aslında bu aralar Havaş'ta çalışmak gibi bir gayem vardı.Sonuç olarak işe alındım.Geçen günkü görüşmede beni yolcu hizmetleri yerine operasyon kısmına aldıklarını öğrendim.Şöyle sözler geçiyordu operasyon kısmına geçenlerin arasında; ''Abi operasyon bölümü işin beyin kısmı o olmassa işler yürümez'',''Operasyon çok önemli,özel kişiler girebiliyor'' vs vs...Daha önce Çelebi'de çalışmış biri olarak tamam abicim havalıda hava burda yazın 40 derece oluyor zaten bir de uçağın yanında 50 derece! ne havan kalır ne forsun...Çelebide operasyonda çalışan arkadaşlar kafalarından bidonla su döküp yine de ferahlayamıyorlardı.Sadece kolları ve yüzleri yanıyordu.Karar verdim tamam zeki olabilirim,ingilizcem iyi olabilir,pilotlada iyi anlaşırım,uçağın denge hesaplarını falan da yaparım ama öbür senenin kışını amele yanıklarıyla geçiremem.Bir de annem duyunca çığırdı ''Ben seni 50 derecenin altında tavuk gibi pişesin diye mi doğurdum.İstememmmm!!! '' diye.Zaten gönlüm yoktu vazgeçtim:)
Şimdilerde yeni bir iş,yeni bir Simge arayışındayım...Duyurulur!!! :)